İYİ Parti Başkanı Akşener, AK Partili Özlem Zenginin arkasında durdu

Akşener, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengine İstanbul Sözleşmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele yasası konusunda destek verdi. Akşener, Tıpkı bu ülkede yaşayan her kadın gibi... Bu ülkede konuşan her kadın gibi...

İYİ Parti Başkanı Akşener, AK Partili Özlem Zenginin arkasında durdu
İYİ Parti Başkanı Akşener, AK Partili Özlem Zenginin arkasında durdu
İYİ Parti Başkanı Akşener, AK Partili Özlem Zenginin arkasında durdu


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Sözleşmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele yasası konusunda AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'e destek verdi. Akşener, "Tıpkı bu ülkede yaşayan her kadın gibi... Bu ülkede konuşan her kadın gibi... Bu ülkede hakkı savunan her kadın gibi... Özlem Zengin Hanım da yaşadığı çirkinlikleri yaşıyor. çünkü o bir kadın." Akşener, deprem ve sel felaketlerinin ardından yapılan açıklamalara tepki gösterdi.

AKŞANER NEVRUZ BAYRAMINI KUTLAYARAK BAŞLADI

iyi-parti-baskani-aksener-ak-partili-ozlem-zenginin-arkasinda-durdu

Nevruz Bayramı'nı kutlayan Akşener, Müslüman aleminin Ramazan ayını da kutlayarak, "Bugün çok güzel iki günün ortasındayız. Dün Nevruz'umuzu kutladık. Kıştan bahara geçişimizi kutladık, dağları deldik. Ergenekon'dan çıktık. Yeniden doğuşumuzu, yeni umutlara yolculuğumuzu kutladık. Bugün Nevruz'dan Ramazan'a geçiyoruz. "Hayırlı olsun, tebrikler, mübarek olsun" sözleriyle başladı konuşmasına.

Akşener, “Balkanlar'dan Çin Seddi'ne, Karadeniz'den Basra'ya uzanan insanlığın büyük coğrafyasında günün geceye galip gelmesi, umuda karşı zaferi, ateşin karanlığa, gölgelerin yenilmesi kutlu olsun."


"GÜNEŞİ GÖLGELEYENLER VAR"

“Maalesef bugün; Aynı güneş altında buluşmamızı, aynı ateşin etrafında toplanmamızı, aynı sofraya oturmamızı istemeyenler var... Güneşi gölgeleyenler, ateşi ateşe çevirenler, saygıyı düşmanlıkla kirletenler var. Soframızdan ekmeğimizi, evimizden bereketi, kalbimizden huzuru çalanlar var. Elbette görüyoruz… Yangınları söndürmemek; Ateşi büyütenleri, o nefret ateşinden beslenenleri elbette biliyoruz… Fırsat buldukça söylüyorum. Bugün burada tekrar edeceğim. İYİ Parti olarak büyük bir hedefimiz var: Bu ülkenin her bir ferdi; bu ülkede yaşama isteği ve iradesini gösteren her bir vatandaşımızın; Büyük bir ülkenin sofrasına oturmak gibi bir hedefimiz var.

Kıskanmayacağımız, paylaştıkça doyacağımız bir sofraya oturmak; kimsenin gölgede kalmayacağı bir güneş altında buluşmak; sırt sırta bir ocağın başında neşeyle toplanmayı düşlüyoruz. İçinizi ısıtan, aydınlatan ve güven veren bir ateşin etrafında huzur bulmak; her nevruzda aynı ateşin üzerinden atlamak; Dualarımızın aynı topraktan aynı göğe yükseldiği bir iftarı mümkün kılmanın hayalini kuruyoruz. O sofranın, o hayalin, o hedefin adı Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Çünkü o Cumhuriyet; Evladına şefkatle bakan, rengarenk çiçeklere bakan, yüreğindeki ateşin bereketini asla söndürmeyen anne kucağıdır. Çünkü o hal; Bahçesine ot koymayanlara, nifak çıkaranlara, dünyayı dar edenlere, o ateşi ateşe çevirmeye çalışanlara merhamet etmeyen baba ocağıdır.

Biz bu hayalimizden vazgeçmedik, asla vazgeçmeyeceğiz. Baharı kışa çevirmek isteyenler olacaktır. Biz pes etmeyeceğiz. Nevruz'da yeniden doğuş değil; meydanlarda ölümü kutsayanlar olacaktır. Biz pes etmeyeceğiz. Her bahar filizlenen hayatı bahşeden yaratıcı değil; Her mevsim öldüren ve katillere tapan insanlar olacaktır. Biz pes etmeyeceğiz. Aynı ateşte, birlikte ısınmamak; Dört tarafı ateşe çevirmek isteyenler olacaktır. Yine de pes etmeyeceğiz. Kendi kardeşlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Çanakkale'de kanımızla verdiğimiz kardeşlik yeminini nereden onayını aldıklarını bilmeyenlerin karşısında bozan biz olmayacağız.

Tipin, fırtınanın, yıkımın peşinde olanlar bildiği yoldan gitmeye devam etsin... Kimse üzülmesin. O kara kalplere, o kirli niyetlere, o kötü niyetlere izin vermeyeceğiz. Çünkü biz; o birlik için kendimizi feda etmeyi bilen biziz. Bizler ateş gömleği giyen ve ateşin içinde yürüyenleriz. Ergenekon'da demiri eriten bizleriz. Her türlü zulme dur diyen bizleriz. O masanın ayaklarını tutan bizleriz. Ekmeğini suyunu paylaşan bizleriz. Bizler eski bir sözleşmenin, bir şeref sözünün bayrağını taşıyoruz. Bizim için Nevruz aşk günüdür; Katile hürriyet dilenme günü değildir! Bizim için Nevruz kardeşlik günüdür; Gün düşmanlık günü değil! Bizim için Nevruz birlik günüdür; Gün terör günü değil. Bizim için Nevruz, bastığı toprağı, cennet vatanı bilenlerin; Vatanın her değerine düşman olanların günü değildir.

Ama kimsenin şüphesi olmasın. Bu günleri birlikte atlatacağız. Tarihimizden ilham alarak, büyük bir kararlılıkla güneşli pınarlara hep birlikte ulaşacağız. İYİ Parti iktidarında Bahar Bayramımız olan Nevruz'u resmi bayram olarak hep birlikte kutlayacağız. Büyük bir medeniyet olarak o ateşin üzerinden birlikte atlayacağız. Emin olun çok az kaldı.

Ergenekon'u eriten sevgi ve saygı ateşi, zorba yönetiminin sonu olan sebat ateşi, bütün bir milleti etrafına toplayan iman ateşi sonsuza dek yansın, ocağımız olsun. Birliğimiz daim, gönüllerimiz bir olsun. Baharımız daim, sözümüz birlik olsun. Nevruzunuz mübarek olsun, Ramazanımız mübarek olsun!”


"MİLLETİMİZİ SIKINTILARA SOKMAYA ÇALIŞTILAR"

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "Ne mutluyuz..." yerine "Maalesef..." demeye başladığımız zor günlerden geçiyoruz.Geçen hafta içerisinde nice dertler çözüm bekledi.Güzel sorunlar, çözüm bekliyor.Güzel insanlar umut beklemiş.Ancak devlet başkanı ve arkadaşları;Yine her zamanki gibi sorun çözmek yerine sorun yaratmayı seçmiş.Sorunları çözmek yerine sorunları çoğaltmayı seçmiş. sıkıntıları ortadan kaldırarak, milletimizi o sıkıntılara alıştırmaya çalıştı” dedi.

“Geçmişte, çözemediklerini yönetmeye çalışıyorlardı. Şimdi onu bile yapamıyorlar. Bu yüzden beceriksizliklerinin ve cehaletlerinin sonuçlarına bizleri alıştırmaya çalışıyorlar. Enflasyona alışmaya çalışıyorlar... Açlığa alışmaya çalışıyorlar... Yoksulluğa alışmaya çalışıyorlar... Acıya alışmaya çalışıyorlar... Felaketlere alışmaya çalışıyorlar... Hatta alışmaya çalışıyorlar tarihi boyunca ölüme meydan okuyan bu kahraman millet ölüme alışsın…

Hayır, yapmayacağız! Sıkıntılara alışmak zorunda değiliz. Zorluklara alışmak zorunda değiliz. Acıya alışmak zorunda değiliz. 'AK Parti'de adamınız yoksa kadroya giremezsiniz' diyorlar. "AK Parti'de adamınız yoksa yardım bekleyemezsiniz" diyorlar. 'AK Parti'de adamınız yoksa çadır bile bulamıyorsunuz' diyorlar. Gerçekten mi? Çık oradan! Çık oradan! Ülkemizde kimse bu bozuk düzene alışmak zorunda değil. Bu sıradanlığa, bu rezilliğe alışmasına gerek yok! Bu adaletsizliğe, bu adaletsizliğe, bu vicdansızlığa alışması gerekmiyor.


"YOKSULLUĞU DEĞİL BOLLUĞU ARAR"

Çünkü bu ülkenin insanı; ahlaksızlık, yolsuzluk değil, çalmayan ve çalmayan siyasetçiler. Bu ülkenin çocukları; Yoksulluğu değil, bolluğu arar. Bu ülkenin gençleri; Zulmü değil, özgürce yaşamak istiyor. Bu ülkenin kadınları; Ölmek istemiyor, yaşamak istiyor."

Böylece; İktidarın bizi tanıştırmak istediği konulardan biri de; Rafa kaldırdıkları İstanbul Sözleşmesi… Unutmayın kirli bir zihniyetin sonuna geldiler ve bir gece ansızın İstanbul Sözleşmesi'ni yırttılar. Kendi imzaladıkları sözleşmeyi reddettiler. Dahası, uluslararası bir sözleşmeden parlamento kararı olmaksızın hukuka aykırı bir şekilde çıkmak istediler. Sonra oturdular ve alışmamızı beklediler. Bu hukuksuz ve vicdansız kararı sözleşmeye her türlü örtüyü uydurarak normalleştirmeye çalıştılar. Buna asla izin vermedik. Emin ol; Artık izin vermeyeceğiz.

Biz İstanbul Sözleşmesi'ni savunurken sandılar ki; biz sadece bir sözleşmeyi savunduk… Kadın güvenliği dediğimizde sandılar ki; biz sadece kadınları koruduk… Oysa biz; Kardeşi, eşi, dostu birbirine düşürmek isteyen bir çirkinliğin karşısında durduk. İnsanlığını kaybetmiş, kadını düşman gören kirli bir zihniyete karşı durduk. Kadınların hayatından taviz verilmesine karşı çıktık. Ve dik durmaya devam edeceğiz.

Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki; İktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek açtığı yolun sonu artık kadınların hayatını etkileyecek yeni tartışmalara yol açıyor. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun bugün “birileri” tarafından tartışmaya açılıyor. Ancak bu durumdan rahatsız olan sadece biz değiliz artık. AK Parti'de siyaset yapan kadınların kendileri de rahatsız... AK Parti Aile Bakanı bile biliyor ki böyle canavarca bir tartışmayı o koltukta otururken millete anlatamazlar. AK Parti'nin grup başkan yardımcısı bile bu tartışmadan rahatsızlığını dile getiriyor.

Hatta "6284 bizim kırmızı çizgimizdir" dediği için hedef alındığını, bunun asıl sebebinin kadın olması olduğunu, konuşan erkek olsa sorun olmayacağını söylüyor.


"BU ÜLKEDE KONUŞAN HER KADIN GİBİ"

iyi-parti-baskani-aksener-ak-partili-ozlem-zenginin-arkasinda-durdu

Evet bu doğrudur. Tıpkı bu ülkede yaşayan her kadın gibi... Bu ülkede konuşan her kadın gibi... Bu ülkede doğruyu savunan her kadın gibi... Özlem Zengin Hanım da yaşadığı çirkinliği bir kadın olduğu için yaşıyor. kadın. Evet, bu ülkede konuşan kadınlar, ideolojileri ve yaşam tarzları ne olursa olsun sevilmiyor. Korkmayan, susmayan, inandığını savunan, vazgeçmeyen, doğruyu söylemeyi inatla reddeden kadınlar mobbinge, linç ve tacize maruz kalıyor.

Bu ikiyüzlülüğün farkındayız. Kadın olduğumuz için; Söylediklerimizin birilerini rahatsız ettiğini biliyoruz. Kadın olduğumuz için; Tepkilerimizin sindirilemeyeceğinin farkındayız. Kadın olduğumuz için; Elbette dayatmalara rıza göstermemiz gerektiğini düşünenlerin olduğunun da farkındayız. Ama aynı fikirde olmayacağız! Sessiz kalmayacağız! Biz pes etmeyeceğiz!

Nasıl İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmayı kabul etmiyorsak; 6284'ün tartışılmasına da izin vermeyeceğiz! Kadının yaşam hakkı diline düşen; Dün olduğu gibi bugün de göz yummayacağız! Kadınların hayatından taviz vermek; Dün olduğu gibi bugün de razı olmayacağız. Sırf doğruyu söylediği için kadınların linç edilmesi; Dün olduğu gibi bugün de sessiz kalmayacağız.

Kimse üzülmesin; Konuşan kadınları her zaman savunacağız. Türkiye'de var olmaya çalışan tüm kadınların yanında olacağız. Sesi duyulmayan kadınların sesi olacağız. Şiddete uğrayan, ölümle tehdit edilen, özgürce yaşaması engellenen tüm kadınlara karşı hep birlikte mücadele edeceğiz. Kadın haklarını ve yasalarını hiçbir kirli zihniyete kaptırmayacağız. Görüşlerimiz ve düşüncelerimiz ne kadar farklı olursa olsun, konu kadın davası olduğunda elbette Özlem Hanım'la sonsuza kadar omuz omuza duracağız.

Emin ol; 14 Mayıs'tan sonra; İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayıp uygulayacağız. Kadınlarla güçlenen Türkiye'yi herkese tanıtacağız. Yaşayan kadınlarla, özgürleşen kadınlarla, konuşan kadınlarla Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında tarih yazacağız.”

AK Parti iktidarının en büyük mahareti, kirli zihniyetinin ürettiği her türlü pisliği halının altına süpürebilmesidir. Yaşadığımız felaketler, krizler ve sorunlar; O halının kalktığı, silkelendiği ve etrafa ne kadar kir ve toz saçıldığı anlardır. Bu halı daha önce defalarca silkelendi. Orman yangınlarıyla sarsıldı. Kur kriziyle sarsıldı. Depremlerle sarsıldı. Sel felaketleriyle sarsıldı.

Ama 21 yılın kiri artık o kadar çok birikti ki; daha fazla yolsuzluk, daha fazla kayırmacılık, daha fazla beceriksizlik, daha fazla ahlaksızlık. O kadar çok günah işlediler ki; artık bu kötülükleri örtecek bir halı bulamıyorlar. O kadar çok günah işlediler ki; Türkiye'deki tüm kanalları satın alsalar bile; artık hiçbiri o günahları örtmeye yetmiyor. O kadar çok suç işlediler ki, tüm yargı sistemini vesayetlerine alsalar bile vicdanlarındaki yaralar artık kapanmıyor.

Hangi konuda büyük konuşuyorlarsa; Emin olun bu konuda en büyük yalanları onlar söylüyor. Hangi konuda konuşma yapıyorlarsa; Emin olun, en kirli dümenler orada dönüyor. Hangi konuda hava atıyorlarsa; Emin olun en başarısız işler orada oluyor. Bu hükümetin yalanlarının açığa çıkmadığı tek bir felaketi hatırlıyor musunuz? Yangın var, söndüremiyorlar. Deprem oluyor yetişemiyorlar. Sel var, canımızı kurtaramazlar. Hayal edebilirsiniz? İnsanlarımız okyanusta boğulmuyor. 2023 yılında halkımız alt geçitte boğuluyor. Böyle bir karmaşa olabilir mi?

Çünkü; Bilimin, aklın, ahlakın ve kuralların düşmanıdırlar. Çünkü; Ne yaparlarsa yapsınlar sahte, ne yaparlarsa gösteriş olsun, ne yaparlarsa yapsınlar günü kurtarmak için yapıyorlar. Çünkü; Tüm projeler, tüm yatırımlar, tüm işler onların gözünde bir rant ve yolsuzluk fırsatı…

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta Şanlıurfa ve Adıyaman'da hepimizi derinden üzen sel felaketleri yaşandı. İşte bir kez daha; Selden zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Her gün daha çok canımız yanıyor. Acımız her geçen gün daha da derinleşiyor ve her gün aynı gerçek gözler önüne seriliyor. O doğrudur; ülkemizin içinde bulunduğu bu canavarca sistem; Sadece kutsal devlet anlayışımızı değil, devleti yönetenleri de yozlaştırmış olması... Sadece Cumhuriyetimizi değil, yüreğimizi de kurutması... Yıkmış olması değil sadece kurumlarımız değil, vicdanlarımız da...


"BU NASIL BİR VİCDANSIZLIKTIR?"

iyi-parti-baskani-aksener-ak-partili-ozlem-zenginin-arkasinda-durdu

Aslına bakarsanız gerçek şu ki; hemen her gün bir başka hükümet üyesinin ibret verici sözlerine yansımıştır. Deprem sonrası yaralarımız henüz tazeyken; insanlarımız psikolojik olarak hala perişan haldeyken ve üstüne bir de sel felaketi yaşanmışken; Bu ülkenin Tarım ve Orman Bakanı çıkıp ne dedi biliyor musunuz? Sel, 15 canımızı aldı. Ama toprak da su aldı.' Şanlıurfa belediye başkanı da ortaya çıktı ve şunları söyledi; ‘Belediye olarak sel felaketinde hiçbir sorumluluğumuz yok.’ Bu nasıl bir bilinçsizliktir? Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Bu ne tür bir utanç? Yazıklar olsun!

Sayın Erdoğan'ı rehber görenlerin bu çamura batmasına elbette şaşırmıyoruz. Hani her sıkıştığında 'kader' diyerek, 'teşekkürler' diyerek kendi beceriksizliğinin üstünü örtmeye çalışır. Afet ve musibetlerde makamının gereğini yapıp sorumluluk almak yerine sürekli saçma sapan açıklamalara sığınır.

Nitekim bunun bir örneğini de bu hafta yine yaşadık. Hiç utanmadan, hiç aldırmadan; ‘Geçmişten bugüne bu işi tartıştığımızda çadırda bile kalite neydi? Çadırda bugün geldiğimiz kalite nedir? Bunu yeterli bulmuyoruz. İnşallah bundan sonra çadırlarda çok farklı adımlar atacağız. Depremin 7. gününde bile çadır bekleyen aileler vardı” dedi. Üstelik bu; Bugün bile çadır isteyenler var” dedi. Üstelik bu; Kendi dükkânlarına çevirdikleri Kızılay'ın çadır yığarak, tüccar olmaya çalışarak rezaletinin gün gibi ortaya çıktığını söyledi.

Görüyor musun? Depremin ilk günlerinde gururla duyurdukları battaniyede yaptıkları büyük sıçramanın ardından; Bu kez bu arkadaşlarımız çadır teknolojilerinde yaptıkları önemli hamle sayesinde çadırın kalitesini artırmışlar... Ama ne yazık ki kalite o kadar artmış ki; Vatandaşlar çadır bulamıyor. Kalite o kadar arttı ki; İnsanlar inlerken Kızılay üzerinden çadır satıyorlar. Ama bunun için Tanrı'ya şükürler olsun. Çünkü artık kurmaca bir karaktere dönüşen Mr. Crisis tabi ki çıkıp 'Çadırı bulduk' dedi. 'Önümüzde çadır var mıydı' diyebilirdi... Şaşırır mıydık, şaşırmaz mıydık? Ne diyelim? Allah sana akıl, fikir ve anlayış versin.


"53 GÜNÜMÜZ KALDI"

Bakın Sayın Erdoğan; Bu yeterli! Daha önce söyledim, yine söylüyorum. Sirk yönetmiyorsun, devleti yönetiyorsun, devleti. Bu millet bıktı! Ayrıca sadece 53 gününüz kaldı. 21 yıldır; Zaten insanlarımızı yeterince incittin. Beceriksizliğinizle bu millete şimdiden çok şey kaybettiniz. Bilinçsizliğinle sabrımızı taştırdın ve şükürler olsun ki 21 yıllık zulümden nihayet kurtuluşa sadece 53 gün kaldı.

En azından son günlerinizde; Milletimizin acısına biraz saygınız olsun. Yaralarımızı kapatamıyorsanız; en azından kazmamak için biraz çaba göster. Pek umutlu değilim ama en azından git ve güzel bir sedan al. Kendine bu kadar yüklenme. Ne kadar zorlarsan o kadar batarsın. İşte bu kadar, 53 gününüz var. Sakin ol. Ne de olsa 54. gün geldiğinde yani 15 Mayıs sabahı bıraktığınız enkazı biz toplarız. Üzülmeyin. Yaralarınızı iyileştireceğiz. Kırdığınız kalpleri biz onaracağız. Ayırdığınız insanları birleştireceğiz. Üstelik bunu milletimizle birlikte yapacağız. Merak etme; 54. günün şafağı; Sizi milletimizle selamlayacağız. Halkımızla birlikte kazanacağız. Milletimizle birlikte tarih yazacağız."